Francisco Angulo de Lafuente
Güneş Madrid’in üzerinde batıyor, sanki tüm şehir alevler içindeymiş gibi gökyüzünü gökdelenlerin pencerelerinden yansıyan yoğun bir turuncuya boyuyordu. Lavapiés’in kalbindeki küçük, darmadağın bir dairede Daniel Sánchez, bir kablo yığınının ve titreyen ekranların önünde oturuyordu, kan çanağı gözleri sonsuz kod satırlarına sabitlenmişti. Bilgisayar fanlarının sürekli uğultusu çarpık bir ninni gibiydi; bayat kahve ve solmuş hayaller kokan mekandaki tek ses. Dağınık siyah saçları ve birkaç günlük kirli sakalıyla Daniel, bir zamanlar olduğu parlak programcıdan çok bir kazazedeye benziyordu. 'Bir yolu olmalı' diye mırıldandı kendi kendine, parmakları çılgınca bir aciliyetle klavyenin üzerinde uçuyordu. 'Bu delikten çıkmanın bir yolu.' Bakışları bir anlığına masasının köşesindeki açılmamış mektup yığınına kaydı. Faturalar, tahliye bildirimleri, alacaklıların tehditleri. Her zarf onun bu noktaya nasıl ulaştığının acı verici bir hatırlatıcısıydı. Daniel gözlerini kapattı ve bir anlık zayıflığa izin verdi. Kripto para dünyasının vaat edilmiş topraklar gibi göründüğü o çok da uzak olmayan günlerin heyecanını, adrenalini hatırladı. Her şeye yatırım yapmıştı: birikimlerini, kredilerini, hatta arkadaşlarından ve ailesinden aldığı borçları. Ve sonra göz açıp kapayıncaya kadar hepsi yok oldu. 'Aptal,' diye azarladı kendini, yumruğunu masaya vurarak. 'Geldiğini görmeliydin.' Cep telefonunun sesi onu bu dalgınlıktan kurtardı. Bu Javier’di, en yakın arkadaşı ve ona olan inancını hâlâ kaybetmeyen tek kişi.